kızın poposuna bakmak için ona yol vermek


her erkeğin hayatında bir kez olsun yaptığıdır. din kardeşiyiz şimdi..

meraktandır aslında biraz. kızı merak eder erkek. yüzünü, saçını, boyunu, endamını, poposunu bide.
erkek dediğimiz canlı bunları görmek için elinden ne gelirse yapar efendim. binbir türlü çare üretir, hatta kendini tüketir bu uğurda.

hanım kızımız dar paça kotunun altına da son günlerin modası ugg botunu çekmiş, kollar patlıcan vaziyette salınıvermektedir. er kişi ise bunun farkınedalığının zirvesinde, aklında dolaşan 40000 bin tilkiden en abazanını seçmiş ve kendisine bir açık aramaktadır.

bu açık her zaman gökte değildir tabiki. yerdedir efendim, ayaklarının altındadır hemide.
kızımınız arkasından geldiğinden haberdar vaziyette vites küçültmekte ve motor freni yapmaktadır. amaç bellidir; yol vermek!

hanım kızımız belki bunun farkında belki değil, fönlü saçlarının korteji eşliğinde, önünde uygun adım yerinde sayan er kişimizin yanından geçiverir.

er kişi ise numaradan çalarmış gibi yaptığı ve kulağına götürdüğü cep telefonunu kötü emellerine alet edip hatun kişimizin kaba tabirle kıçına bakar. evet yapar bunu, hem de hiç utanmadan.

şimdi tekrar düşünün ey ahali! hangimiz yapmadık bunu?

arayışlar komedyasında ilk perde


her insan yoğun zamanlar geçirir. bazı zamanlar o kadar sosyalleşir ki aklı almaz. gece gezmeleri, barlar, arkadaşlarla buluşmalar falan. hepsi ard arda gelir birde, cepte 5 kuruş kalmayıncaya kadar da devam eder ne yazık ki.

normalde olması gerekende budur aslında. ama nedense bu zaman böyle olmaz. çalıştığınız işten, aldığınız paraya; o gün giyeceğinmiz gömleyin kirli olmasına ya da evinizin istanbul'a değil de bulgaristan sınırına daha yakın olmasına  kadar hepsi etkiler bunu. iyi de eder aslında. iyi eder diyorum çünkü birde tam tersi var bunun...

işte tam tersi; sosyal hayatınız yoktur!

evet bildiğiniz yoktur. aslında kendinize ayırdığınız, sizi siz yapan bir zaman yoktur. özlediğiniz, keşke olsa da konuşsam biraz, dinlesem daha çok dediğiniz biri, yoktur! işte tam bu haddedeyim şu sıralar. kişiliksiz takılıyorum aynaya bakınca. aslında buraya daha başka hakaret arasım ama en uygunu buydu emin olun.

özet: kendimi arıyorum..! bilen var yerimi?  tutsun elimden artık..!

sebeb-i telif: vol 12



inat ediyorum hayata, yüzüme suyu her çarpışımda;
öyle vakitlerde kalkıyorum ki uykudan, uyanamıyorum!
her ney sesinde arıyorum seni, her tambur sesinde;
bu son dizeye yazacak kelime bulamadığıma, inanamıyorum!




şimdi biraz yalan söylemek lazım, aklımın ucundan geçirdiklerimden hemde. onları söylemem lazım ki kalmasın içimde! haa yalan dediysem de inanmayın siz. doğrunun dik alası, alamet-i farikası belki de..

başımın ağrısından fezaya çıkıyorum şu sıralar, zira bedenim ağır geliyor içimdeki bene. öyle hazlar yaşıyorum ki şu sıralar, kendimi gönderiyorum hiç doğmamış bir kavme..

bir dostum söyledi geçenlerde; "eskisi gibi yazamıyorsun!"
içimden gelen cevabı söylemeye ramak kala sustum; "eskisi gibi yaşatmıyorsun!"


anlayamadığım edit;  ilk defa fotoğraf koymadan bir yazı yazıyorum..!

hemen gelen edit; bir de yazdırana sormalı ???

banyoda çok uzun kalınca elleri büzüştüren edit; pazar günü yemek yiyelim beraber, bitsin bu hasret..!

güzelliğe inancımı sarsan simgeler var



çok kısa kesicem bu sefer. ilk olarak şunu söyliyim; tanımam etmem bu hanımefendiyi. şeker kız candy kadar önlü olsa bile..!

yalnız şunu söyliyip gidicem. başlıkta da dediğim gibi; 
"güzelliğe inancımı sarsan simgeler var..!"

hepsi bu


patates püresinin azlığından nerelere

kimisi için bir gereksinim sanırım, kimisi içinse olmasa da olur listesinde! aşık olmaktan bahsediyorum. merak ediyorum düpedüz, sırılsıklam merak ediyorum hemde?!?

ama bundan daha çok merak ettiğim; sürekli gördüğünüz birine mi, yoksa hayatınız da daha önce hiç görmediğiniz birine mi kolaydır aşık olmak?

şimdi düşünün. sürekli gözünüzün önünde olan, neye ne tepki vereceğini bildiğiniz, makarnanın yanına ketçap mı, yoksa mayonez mi ister ya da sade mi sever onu bile bildiğiniz birine aşık olmak???  tek taraflı da olabilir ha, illa onunda sizi sevecek diye bir zorunluluğu yok!

şimdi gelelim diğerine; yani hayatınız da hiç görmediğiniz, adını bırakın hangi ülkenin vatandaşı olduğunu bile bilmediğiniz birine mi aşık olmak daha kolay??? tamam belki nereden biliyim diyebilirsiniz; ama bunu yaşayan yahut bir kere bile olsun deneyen olmuştur hayatında. belki de her birimiz bir kere olsun bunu yaptık. kimisi suçlu hissetti kendini, kimisi gurur duydu yaptığıyla... bakın ben size bir şey söyliyim mi; eğer içinizde dolanan bir kurt varsa yarın ortadan iki ye herşeyi, çıksınlar dışarı. bekletmenin, kurusun diye tepsiye sermenin bir manası yok! hem kim fayda görmüş ki bundan? kim ohh iyi ki beklemişim demiş ki? geçin bunları geçin, içiniz ferahlasın delikli olips yiyip üzerine soğuk su içince.!

  belki ortada kestim konuyu belki "ee sordun cevabını almadan gittin" diasporaları verilebilir arkamdan, ya da bir güzel sövülebilir bana; amma velakin yoktur gayrı bunun bir cevabı?  eğer var sa ve biliyorsanız söyleyin, söyleyin de biz de bilelim. mecbur edit: dağıttığım evrakları ve hesapları toplayan sayın hanımefendiye yemek sözlümü unutmadığımı buradan 70 milyonun önünde beyan ederim..zıkkım edit:  önümdeki dana rostaya patates püresini az koyan yüzsüz aşçıya yapacaklarımın daha bitmediğini söylemeden edemicem. ayıptır be! kocaman rostaya bi kaşık püre yeter mi?                                    kasmış edit: ayrıca ben vejeteryanım!

twitter'dan esen kişisel rüzgarlar ve fantezi dükkanı


"konuşmama başlamadan önce esaret bedenlere selam ederim..!"

şimdileri öyle haller içindeyim ki; iştirakımıza gar olmuş registiration cardlara sahte isimler girip kendimi olmadık odalara check in ediyorum. 'fazla kalmıcam zaten' psikolojisine girmeye gerek olsa da, hepsinden çok kızdığım üç beş çapulcuya ayak sürüyorum. sıçıcam ağızlarına o olucak afedersin..!

neyse efendim, kendi halet-i ruhiyemle sıkmayayım sizleri. aslında bu aralar hayatım bir cebelleşmenin içinde fakat; sanrıları yastığının altına koymıuş küçücük kızlar gibi gece su içmeye bile korkuyorum. çişimi bile sabaha kadar tutar oldum. bakalım sonumuz hayr olsun.!

fotoğraftan bahsediyim birazda, aslında bakarsanız hiç mi hiç haz etmediğim fantezilerin çizgi romanını aldım mahalledeki free shop'tan. düşün nasıl bir mahallede oturuyorum free shop var evimin altında. işin garibi fantezileri hesaba yazdırıp aylık alınca öderim gibi bir durumda ne yazık ki yok. olsun varsın bakalım...

buarada beni aha bu okuduklarınızdan takip edenler buna et olarak  www.twitter.com/ugurgucarslan adresinde de takip etsinler. anlık durumumu, titreşime aldığım telefonumu, çilekli yoğurt yerken ki hazzımı buradan aktarıyorum. artık kime denk gelirse?!?

okuyun anam bunu da; www.twitter.com/ugurgucarslan nesilden nesile aktarın..

en derin sevgilerimle;

fareli köyün hayalcisi. namı değer (f)(k)(h)

şımarık edit: çok resmi oldu lan :)

aldatmak üzerine detaysı düşünceler

şimdileri insanlarda bir bağımlılık var; seks!

ha bu sadece şimdilerde mi? hayır! sadece artık eskisinden daha fazla gündeme gelir, daha çok konuşulur oldu...

bunun sonucunda da aldatma dürtüsü baş gösterdi tabi. erkek ya da kadın farketmeden hemde. yaptıkları konusunda bir istatistik tutabilir pozisyonda olduğumdan mıdır nedir yazıyorum bunları.

şimdi kimse bana kadınlar yapmaz bunu, hele de türk kadınları asla demesin! yapıyor efendim, baya da güzel yapıyor. şimdi kimseyi töhmet altında bırakmıyorum, suçlamıyorum hiçbirinizi. ben sadece gördüğümü söylüyorum...

aldatmak için nasıl bir ruh hali gerekir bilmem. fakat bu dürtüyü herkesin gitgide yaşayacak oluşu sanırım korkulacak bir hadise!

bunu hayvanlarda yapmıyor değil tabiki. ister ırkının elverdiği düzeyde, isterse de renk ayırt etmeden.

haaa; şimdi hayvanlar yapıyor, sizde yaptınız o zaman sizde hayvansınız gibi bir önermede bulunmıcam (bkz: p=q) sadece bir örnek olması hasebiyle verdim bu bilgiyi.

unutmadan! bilgi verirken aklım hep ince detaylara takılır, hep bir şeyleri daha detaylı görürüm. aldatmakta da hep detal olarak kalmış bir durum var; " bir kereden bir şey olmaz! hem nerden bilcek ki?" hadisesi. aldatan kişi kullanır hep bunu. (bkz: erkek ya da kadın) aslında bakarsanız karşı taraf bilmedikten sonra olmaz, burada hemfikirim. ancak bu işteki detayda şu efendim;

* bir kişinin ölümü trajedidir, bin kişinin ölümü ise; istatistik!

iş bu ahvalin verdiği huzursuzluktan gelen edit: huzursuzluk dediğime bakmayın, kimisi bunu zevk için yapar olmuş...

telsizden gelen anons ve tırsmak üzerine


"kıç kaşıma dönemlerini yaşadığımız şu günlerde, cukkaya geçen mariz miktarında gözle görülür bir artış yaşandı. turnikeli kapılar önü bekleyişler ve beyaz borsa uygulamasında raicin belirlenmesi bu durumu tetikledi. temennimiz önümüzdeki günlerde de bu şekilde yaşanması." ama...

şimdi bu ama'dan sonra anlatılacaklarım tamamen bir sakinlik, hololuu adalarında bir dinlinlik gösterisidir. ola ki bir karşı koyuş varsa size karşı, bu sizin yapınızla doğru orantılıdır. "açık konuşsana olumm" diyeleri buradan gördüğüm için hemen açıklayayım;

efendim insanoğlu hayatını idame ettirebilmek için bir iş ile iştigah eder.
bu iştigal;
ister masa başı (bkz: bankacılık)  
isterse de ayaküstü olsun (bkz: beyaz borsacılık) 
verilecek residance kirası ile alakalı  olabilir. (bkz: bey palace)

bu oluşlar sırasında karşısına bazı engeller çıkması da kuvvetle muhtemeldir. ha aşılır mı bu engeller? aşılır. aşılır ama bu birazda onun hayat tecrübesine ve telefon defterindeki kişilerin meslek grupları ile alakalıdır.

şimdi gelelim buraya kadar ki hayat dersimizden çıkaracağımız sonuçlara...

mirim, bu polis dediğimiz karakterler kendilerini üniformalara bürünmüş batman'ın yaveri robin mi zannediyor??? şahsen umrumda değiller, çokta fifi; fakat götleri çalan bir telefonla atacaksa ve az önceki kalkık göt hemencecik inecekse hiç yapmasınlar. o üniformadaki türk bayrağına yazık. neymiş; yoksa eğer içinde bir cesaret pırıltısı, yapmıcaksın aslanım..!

karakter yoksunları sizi, muşmula suratlılar..!
çok kasmayın siz, anlayan anladı..

bir telefonla 3-5 iti muma çeviren hamza abi için gelen edit: ama abi biz onu 2 kere uyardık yaa!!!

benden gelen edit:  abin yesin sizi, ben şöyle kenarda iniyim..

artık olmayacaklar listesi #2


zaten yoktu da artık hiç olmayacak sanırım..

insanoğlunun doğasında var sanırım bu; geceleri uyumak yani. malumunuz doğduğumuzdan beri hep gündüzleri çalışıp sabahları uyuduk. normal olarak bu da bünyemize işledi. tabiki tıbbi bir açıklaması olacaktır bunun ama iş dolayısı ile bunu değiştirmek sanırım bünyede farklı hasarlara sebeiyet veriyor. en azından ben bunu görüyorum..

26 sene olmuş gece uyalı, az ya da çok. sorun uyumakta da değil haa, zaten sevmem uyumayı; ama bir kere işlemiş bünyeye farklı bir şekilde insanı deli ediyor. gündüz zaten 3-4 saatten fazla uyuyamıyorsunuz. güneş tepede; kaldı ki psikolojiniz buna elverişli değil. ne kadar isteseniz de uyuyamıyorsunuz!

bunun için bir çalışma yapılmasını talep ediyorum. araştırsını birileri bunu. gündüz uyumaya başlasaydık, gece nasıl olurdu? tabi bunun yaşayanlarda var, orası ayrı. şu sürekli gündüzü yaşayan dımbıllar. onlara da sorabilirler. ben unuttum şimdi neresi olduğunu...

unutmadan lan. bunun niye anlattın derseniz; artık gündüzleri uyuyorum.

çalışıyor muyum peki?

size ne..

tiyatro perdesinden gelen edit: sabırsızlıkla bekliyoruz..!

mahalle sütçüsünü inekle aldatmak


anam, yavrum, bidenemli dakikalar var aklımın bir köşesinde. buda onlardan biri olsa gerek...

hanım kızımız masumiyetin en şehvetli dakikalarında, hiç olmadık iştahlara bürünmüş. hani evde yalnız olsak, hiç kimseler olmasa yanımızda yap diyivericem. ama nedir bu işgal, nedir bu fethediş gönülleri???

ciciler içindeki celfinizmiz* semizlik ve kıştan beri besili ineğimizin altına yatıvermiş, aklına çocukluk anıları gelmişcesine sömürmekte ineği. tamam belki canı çekti, belki hiç olmadığı kadar istedi bunu ancak; biz ona neler verdikte almadı. tontoşum benim...

yok anam yok, fantazi dedikte bu kadar demedik. sen tut koskoca ineğin altına yat, em memelerini, em memelerini ?!? ayıp denen bişey var.

neyse ben kendisine bu durumdan ne kadar rahatsız olduğumuzu belirten bir tezhip ileticem. artık neremden emerse..

sırıtan edit: diğer meme boş kalmış gitsem mi acaba???

*: halk arasında gencecik, tazecik hanım kızlara verilen isim.

sebeb-i telif vol: 11

bir araya giriştir bu yaptığım, küçük bir debelenme çabasıdır;
hededir, hödödür..!


>>> bir önceki girdide bahsettim diye yazmıyorum bunları. saat 4:27 oldu diye de değil ayrıca. unutmadan ben elimde kavalı dolaşıp duran bir seyyah filan da değilim! artık zamanı gelmiştir perdeyi açmanın; söylemenin zamanı gelmiştir gerçeği..

>>> "rem" dinliyorum bunları yazarken ve her seferinde ne kadar saçma olduğunu bildiğim bu şarkıya bir kere daha hayran kalıyorum. lanetliyorum evreni, serinlik geliyor bir yerden susuyorum!

>>> döndüm hatıraların en koyu olduğu ayazı kulak kesen memleketimden. bu sefer hiç olmadığı kadar mis geldi kokusu. köyden olsa gerek bir iştah açtı bünyemde. yemek babında değil haa, özlemek hakkında. yeni bir kitap yazdım, arıyorum birisini bastırmak için. yalan söylüyorum her seferinde, kıs kıs gülüyorum.

>>> hiç bu kadar yakın olmadı gerçek sanırım bana. belki de ben hiç bu kadar koz vermedim kaderin eline. nedense bu sefer elimde kağıt olmamasına rağmen giriyorum ihaleye. neyime güveniyorum bilmiyorum. ya batarım ya da çıkarım gibime geliyor. ve ben biliyorum ki; eğer bir şey benim gibime geliyorsa hiçte iyi bir salık verilmemiştir bu en şerefli erkana...

>>> sırtımı dayayacak biri lazım aslında bana. derdimi dinleyecek değil, dert yaratmayacak. taksimin göbeğinde duyduğu ik klasik jazz senfonisinde benimle dans edecek biri. yanında geçtiğimiz bahçeden elma çalacak, yıkamadan yiyecek biri.

>>> en acısını artık daha iyi anlıyorum. uyandığımda yanımda olan bütün kadınlardan tiksiniyorum. defalarca sigarayı bırakmış biriyim sanki, her seferinde tekrar başlıyorum!!! bildiğin tiksiniyorum..

>>> öyle sancılı bir adet ki bu, sıcak su torbasıyla bile geçmez sanırım. utanmasan ağlayıp zırlıcam.

>>> bak yine yaptım; kendimi kandırdım. hiç utanmadım ki; hem de hiç. bir kere bile demedim ben yapamam! yaptım hemde en manyağını. yine yapıyorum; tek odada 10 kişiyle vals yapıyorom!

>>> büyükten küçüğe geçiş devresi var şimdi. 3+1'den 1+1'e geçiş. sepet sallıcam artık bakkala. santrali arayıp çişim geldi dicem. yapıcam sonra, gelip sifonu çekin dicem. (bkz: yeni bir eve taşınmak)

>>> siz hiç deli gibi sarhoş olmuş, oturduğu masaya 500 tl üzerinde hesap bırakmış ve bunun iki katını koluna taktığı bir rus orospusuna vermiş birine; "buyrun efendim burada sevişin!" dediniz mi? ben diyorum işte. bakmayın öyle şaşkın şaşkın. karnımı doyuruyorum!

>>> hiç anadolu yakasında geçesim yok biliyor musun? sana diyorum sana. hiç hemde hiç. dikkatinizi çekerim, tekil konuştum!

>>> "yok olmaz erken daha, biraz geç kalın ne olur. hiç hazır değilim henüz..."

olmadık zamanda gelen edit; "imtihan içinde imtihan vardır. derlen toplanda ufak bir imtihana satma kendini"  Hz. Mevlana

dilden düşmeyen edit; "uyan ey gözlerim, gafletten uyan.." Sultan III. Murat Han

sabahlayınca gelen baş ağrısı ve yaş işler


uzun süre uyumadığımda ya da uyumam gereken geceleri uyanık kalıp sabahladığımda yaşadığım o baş ağrısı..

dişçi koltuğunda geçirilmiş uzun saatlere eş değer sanırım (geçirdiğimden değil haa)
aklım fikrim gidiyor, mantıklı düşünme ortalamam azalıyor; göz bebeklerimin içi yanıyor. hele o göz altı torbalarımın şimesi yok mu !?!..

artık bunlara alışmam gerektiği fikrine kapılıyorum. geceleri salık verilmiş her türlü rivayete yoksunluk belirtisi gösteriyorum. bu yoksunluğu da kendimde görmeye başlarsam işte o zaman işim yaş!

bu arada yeni bir sebeb-i telif yazma vakti gelmişte geçiyor. çok önemli şeyler yaşadığımdan değil, sadece böyle olması lazım'''

karın doyuran edit: balla-petekli, karpuzlu-reçelli, ıspanaklı-börekli elleri dopdolu gelen bankacıya en derin sevgilerimle. numaratöründe numaran az, verdiğin krediler sağlam olsun innnşallahhh :)

gandhi'den öğüt alan dallama kardeş


hz google ile başlayalım söze; evvelki gün mahatma gandhi'nin doğum günüydü. ee hz. google'da boş durur mu hemen kutlayı vermiş logosuyla. ne diyim valla helal olsun ?!?

ayrıca cocuklara verecek bir öğüt var aklımda; abinize dikkat edin. ilk başta iyi gelirken tadı gitgide ekşimeye başlar. ha hepsi için mi geçerli? tabiki de hayır ama yine de ben söylemek istedim..

yağmurlu bir köy gününden gelen edit:; neydi o çevizli ekmekler, neydi o tadından yenmeyen meyveler, neydi o hava, mısır unundan yapılmış peynirli tava !!!

pembe gözükler arkasındaki ilginç protesto


ahanda bu ciciler ukraynalı genelev çalışanları. hemde ssk + yol + yemek + primle çalışıyorlarmış.

günün birinde elin oğlu gelmiş bunların işine keser atmaya başlamış, bu hanım ablalarımızda çareyi grev yapmakta bulmuşlar. yani hakları tabiki dicek lafım yok ama; kardeşim genelevinde grevi mi olurmuş demeden geçemiyor insan ?!?..

kendilerini canı gönülden destekliyorum, hepsinin arkasındayım*** hiç endişeleri olmasın hanım kızlarımızın, ben oldukça arkalarında sırtları yere gelmez.

yalnız anlamadığım bir konu var? kızlarınız o dipdiri vücutlarıyla nasıl bir grev yaptıklarını merak ettim??? neyden kısıyolar acaba, neyi az kullandırıyolar???

neyse destelemek boynumuzun borcu, arkalarındayız...