yıkanmış yastık kılıfının mis kokulu hikayesi


aklıma gelmişten anlatıyım diyorum. hep böyle oluyor gerçi ama...

şu yatağa yattıktan 2-3 saniye sonraki rahatlık hissi. nasıl bir tekdüzeliğin algoritması bu anlamış değilim. bütün günün yorgunluğundan mıdır yoksa hepsinden fazla bir iştirake gark olma mıdır bilmiyorum sanırım herkeste var bu his. başınızı yastığa koyduktan sonra başlıyor zannımca. bu diğer rahatlıklar gibi değil. mesela; saatlerce güzel bir bayanın arkasında o mağaza senin şu mango benim gezdikten sonra o çok beğendiği elbiseyi denerken orada bulduğunuz puf koltuklara oturduğunuzda yaşadığınız gibi değil en azından... öyle olsa bütün erkekler bilirdi sanırım. (bkz: kızların mango tutkusu)

kola takılan çakma bir luis vieton çanta kadar değeri yok aslında, olmamalıda kanımca. şöyle ki; bir bayana sorduğunda "bundan sende vardı sanki ben öyle hatırlıyorum?" cevap hiçbir zaman gecikmez, emin olun gecikmez..! cevap kesin ve nettir; "yok hayatım yanlışın var. sen diğeri ile karıştırıyosun!" ulan benim bir şey karıştırdığım yok, düpedüz yalan söylüyorsun !?! aynısının 4 rengi var sende!

neyse konu dağıldı yine; o rahatlıktan bahsediyordum. dağıttınız ulan konuyu...

yakında yolları dörtlücek bankacı için gelen edit: yahu nasıl oluyorda o kadar çok yiyebiliyorsun? haa gelirken de biberli ekmekle, içli köfte rici edicem mümkünse. yanında da polca nar ekşisi, salataya neyin koyyoz biliyon mu?